Kedi Terapisti Vet.Hek.M. Hakan Boyar

Veteriner Hekim Hakan Boyar, kedilerinizin psikolojik ya da fizyolojik kökenli davranış bozuklukları ile ilgili sorularınızı yanıtlıyor. Sorularınızın bu kapsam içinde olması kediseverler için Veteriner Hekim desteğinin en etkin şekilde paylaşılmasını sağlayacaktır. Anlayışınız için teşekkür ederiz. Sorularınız için kediterapisti@yahoo.com adresini kullanabilirsiniz.

Çarşamba, Mayıs 26, 2021


 CENNETTEN BİR KEDİ MEKTUBU

Benim için ağlama... Sığınmak için bana bir ev verdin, bana yiyecek verdin ve her şeyden önemlisi bana sevgini verdin. İstediğim son şey, benim için acı çektiğini görmek. Şimdi seninle değilim ve asla seni üzgün görmek istemiyorum.
Umarım beni düşündüğünde, gülümsersin ve bu seni mutlu eder. Paylaştığımız güzel günleri, sevgi dolu anlarımızı, oyunlarımızı hatırlamanı istiyorum. Eğer seni hayal kırıklığına uğrattıysam ya da kötü davrandıysam beni affet, özür dilerim.
Ve lütfen oyuncaklarımı, yatağımı ve eşyalarımı atma. Çünkü bu dünyada yalnız, mutsuz ve şefkate muhtaç yaşayan birçok başka kedi var. Hayır, söyleme... Daha fazla hayvan istemediğini söyleme. Bu seninle geçirdiğim zamanın, seni mutlu etmediğini düşünmeme neden olur.
Lütfen benim ölümüm boşuna olmasın. Bir başkası için şans olsun. Ve arkadaşlığının ne kadar harika olduğunu bilsin. Sevgiyi keşfetsin sende. Benim ölümüm boşuna değil. Lütfen üzülme. Ben üzülmüyorum… Çünkü beni kalbinin en özel yerinde sakladığını biliyorum.
Kedin Alıntıladığım bu yazıyı yitirdiğim kedilerimi anarak paylaşıyorum...

Pazartesi, Ocak 04, 2016



Kediler Nasıl Ölürler?

Her şey bir akşam geç saatte eve gelip kapıyı açtığınızda başlar.
Daha doğrusu kapıyı açmadan.
O akşam belki de ilk defa o tanıdık miyavlamayı işitmezsiniz. Anahtarı çevirirken, içerdeki sessizlik içinize hüzünlü bir tenhalığı bırakıp geçer.

Sanki bir çizik atar. İçinize bir kuşku, ne bileyim anlamını çok sonraları çıkaracağınız bir korku bırakır.
Yanılmamışsınızdır. Kapıyı açtığınızda, o kapkara tüyleri, tüylerin içinden bakan o tanıdık cıvıltılı gözleri göremezsiniz.
Anahtar elinizdeyken, -Kedi- diye seslenirsiniz.
On beş yıl boyunca her -Kedi- deyişinizde koşarak size gelen, cıvıltılı miyavlamalar çıkaran, kuyruğunu hiç bitmeyen mutluluk ritimleriyle sallayan o aile ferdinden yine ses gelmez.
Bir daha, bir daha seslenirsiniz. Zaman zaman yaptığı kaprislerden biri diye düşünürsünüz.
Hayır… Bir tuhaflık vardır. Daha doğrusu sessizliğin dili, size iyi gitmeyen bir şeylerin kötü haberini vermeye başlar.
Kediniz artık hastadır. Hem de yaşlı bir hasta.
Geceleri tuhaf ve acılı miyavlamalarla uyanırsınız. Arkasından kusmalar gelir. En sevdiği yiyecekleri önüne koyarsınız. Başını okşayarak yemesine yardımcı olmak istersiniz.
Nafile…
Ve sessiz günler başlar. Miyavlamayan kedinin suskun bekleyiş günleri.
Geceler zorlaşır.
İşte öyle günlerden birinde kedinizin dolapların altına, karanlık kuytulara, evin dışına kaçmaya çalıştığını fark edersiniz.
Kondurmak istemeseniz de, kediniz artık ölüme hazırlanmaktadır. Aranızda son mücadele başlar.
O kuytulara kaçmak ister, siz ise onu daha çok yatağınıza almaya çalışırsınız…
Ve artık ona serum verdiğiniz bir günün akşamında, o çaresiz gözlerdeki ışık iyice sönmeye başlar.
Onu o gece yanınıza yatağa alırsınız.
-Kedi- diye seslendiğinizde, zorla başını kaldırıp size bakar. İyice küçülmüş yüzünde yine de o tanıdık ifadeyi yakalarsınız.
Sabaha karşı uyandığınızda, onu yataktan atlamaya çalışırken bulursunuz. Daha doğrusu düşmeye…
Kucağınıza alıp aşağıya indirir, büyük bir ihtimamla her zamanki yerine yatırırsınız.
Ardından derin bir uykuya dalar. ‘‘Kedi’’ diye seslenirsiniz. Kafası kalkmaz. Sadece kuyruğunu çok hafifçe sallayıp içgüdüsel bir cevap verir.
-Miyav- sesini işitemezsiniz. Çünkü bütün gücünü, son andaki -elveda miyavlamasına- ayırmıştır.
Kucağınıza alırsınız. Hafif dokunuşlarla başını okşarsınız, okşarsınız. Tıpkı 15 yıldır yaptığınız gibi zamanı durdurmaya çalışırsınız.
Nefes alıp verişleri hafiflemeye başlar.
Sonunda çok derinden, uzaklardan gelen üç küçük miyavlama işitirsiniz.
İşte o elveda miyavlamasıdır!
Vakur ve sessiz veda miyavlamaları ile sizi bırakıp giderler…:'(

Facebook'dan alınmıştır. 

Salı, Temmuz 08, 2014

Mırmırdaki Mucize

Kediler mırlayarak hem kendilerini hem sahiplerini iyileştiriyor!


Aslandan pantere kedigillerin çoğunda bedendeki titreşimlerle birlikte görülen derin ve tipik mırlama uzun süreli çalışmalarla anlaşılmaya çalışıldı. Çok genç dönemlerde başlayan mırlama ileri yaşlara kadar devam eder. Mırlamanın mekanizması hâlâ tam olarak anlaşılabilmiş değildir. Uzun yıllar kedilerin gırtlağındaki titreşimlerden kaynaklandığı düşünüldü. Doğrulamak ya da aksini kanıtlamak için yapılan deneysel bir çalışmada (1981 Hardi ve Co.) larynx (gırtlak) çıkarıldı. Buna karşın kedi mırlamaya devam etti. Stogdale 1985'teki bir çalışmasında diyaframın (göğüs ve karın boşluğunu birbirinden ayıran kaslı yapı) titreşimlerinden kaynaklandığını savundu. Ancak bu görüşte tam olarak açıklayıcı değildi. Bu konudaki güncel düşünce; diyafram ve kalbin yanından geçen büyük bir toplar damarın (vena cava) içinden geçen kanın titreşimleri oluşturduğu şeklindedir. Bu bölgedeki dar geçitlerden akan kan bir çalkantıya neden olmaktadır. Neuro vejatatif sinir sistemindeki durumlar bütün vücuttaki titreşimleri tahrik etmekte, soluk borusu yoluyla kafatasındaki göz çukuruna kadar ulaşmaktadır.
Herşey aslında titreşir kedilerde bu karakteristik olarak gevşemenin bir görünüşü olarak kabul edilir (relax). Bu gevşeme uzun zaman kedilerde memnuniyetin bir ifadesi olarak görüldü ancak kediler de ağrı duyduklarında ya da stres altındayken de mırlarlar.

Rezonans olgusu; bu fiziksel bir olgudur ve çok sık görülebilir. Ne zaman bir kas, bir bölge titreşmeye başlasa tüm vücut katılır ve uyumlu bir şekilde titreşir. Bu olaya keman iyi bir örnektir. Kemanda bir teli titreştiğinde bütün saz uyumlu bir şekilde titreşerek ses çıkarır. Kedilerdeki mırıltıda böyledir ne zaman mırlamaya başlarsa bütün kaslar uyumlu bir şekilde titreşimlere katılır.


Şifrenin frekansı 25 / 50 hertz:
Kedi mırıltısını analiz edersek dalga boyunun 25-50 hertz arası frekansta olduğunu görürüz. Bu bas sesleri müzik bestecileri iyi bilir; duyguları tahrik etmek, metabolizmayı direk olarak etkilemek için kullanırlar. Peki bu etkinlik ölçülebilir mi? Hayvan koruma örgütleri doğadaki çeşitli hayvanların seslerini araştırmalar için toplamaktadır. Ortopedi doktorları bu frekanstaki sesleri kullanarak başarılı bir biçimde bir çok kemik kırığını, dejenaratif eklem -kemik yangılarını  iyileştirebilmektedirler.

Yayınlanan araştırmaların sonuçları; iyileşme sürecinin, yeni dokuların gelişiminin hızlanması ile bu sesler arasındaki olumlu ilişkinin varlığını göstermektedir. Kesinlikle  bu bas frekanstaki seslerin vücut üzerinde yapıcı, olumlu etkileri vardır.
Aynı zamanda, hayvan sesleri araştırmacıları veteriner fakültelerindeki istatistiki kayıtlarda buldukları bir gerçekte göstermektedir ki, kedilerde benzer yaralarda ve benzer tedavilerde mırlayan kedilerin çok daha çabuk iyileştikleridir (5 gün)
İyileşme hipotezi (anabolik etki): Mırlamanın gerçekten iyileştirici etkisi vardır.  


Mutlulukta, acıda yerine koyma (kendini ayarlama – uyum):
Veteriner Hekimler acı çeken kedilerin tedavisi esnasında mırlamanın iyileştirici gücünü fark ettiler; sevecen bir şekilde onu kollarımızda tutarken o hoşnut bir biçimde mırlamaktayken aslında biz çok uzaklardayız o annesinin yanında gibi hissetmektedir.

Mutluluk ve acı her iki durumda da aynı anda benzer duyguları duyumsamaktadır.
Mırlarken iyi ise daha iyi olmak için, hastaysa iyileşme içgüdüsü ile davranmaktadır.

Uyku ve mutluluğun metabolizma üzerindeki olumlu etkileri iyi bilinen gerçeklerdendir. Bizler de uyurken büyürüz, vücut dokularımız gelişir, hafızamız kuvvetlenir. Kediler acı, ağrı çekerken mırlama vücudun bu duygulara karşı tepkisi olarak ortaya çıkar, hastalığa karşı direnmesi olarak yorumlayabiliriz. Bu yerine koyma ve güçlenme davranışını beyindeki otonom sinir sistemi kontrol eder.

Mırlama:
Kedicilerin gözlemleyip, iyi bildikleri bir olgudur; tortop olmuş bir tüy yumağının, güven içinde, mutlu mutlu mır mır mırda mır uyuyuşları kedilerin. Kimi insan imrenir onların bu uyuyuşuna, çoğunda da şefkat hissi uyanır, neredeyse üstüne bir örtü örtme isteği gelişir, uyandırmamak için sessizce hareket ederler. Üzüntülü ve gergin olduğunuz zaman kedinizin mırıltısını dinleyin, tüm kaygılarınızı, endişelerinizi alacaktır. Onun kadar olmasa da sizde gevşeyeceksiniz, stresiniz dağılacaktır. Hemen burada akla gelen soru ; sinirsel aktarımı sağlayan kimyevi maddeler ile hormonlar arasında bir bağlantı var mıdır? Uyku, uyuma olgusuna katılan 30 faktör tanımlanmıştır. Bunların etkileri, etkileşimleri göreli olarak sınırlı bir süre için tam olarak açıklanamamıştır, üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Özellikle biyolojik etkinlikleri açığa çıkarılmaya çalışılmaktadır. Yalnız çalışmalar sırasında tespit edilen bir gerçek, kedinin mırlamasını dinleyen bir insanın beynindeki sinir hücrelerinde seretonin üretildiği, hipokampus ve amygdala merkezlerinin etkinleştiği yönündedir.

İnsanlarda; amygdala (corpus amygdaloideum) beyin loblarının yan tarafının orta kesiminde yer alır ve duygusal olarak anahtar rolü oynadığına inanılır. Limbik sinir sisteminin bir parçasıdır, insan ve hayvanlarda korku, fobi ve memnuniyet duygularının geliştiği bölümdür. Hasar gördüğünde ya da bozukluk geliştiğinde otizm, narkolepsi, depresyon, fobi ve travma sonrası hastalık halleri görülür. Özellikle sinir iletilerinin iletilmesini sağlayan sinirsel iletici kimyevi maddelerin dengesizliğinden olumsuz etkilenir. Koku alma merkezi çalışmasına, feromon salgılanma mekanizmasına katılır.
Kedinin uyurkenki görünümü, mırıltı sesinin insanda uyandırdığı duygular serotonin üretimini ve salınımını tahrik eder. Kedinin mırlaması insanlarda mutluluk hissinin duyulmasını sağlayan endorfin ve serotonin salgılanmasını temin eder.
Kedilerin varlığının bizlere getirdiği yarar önce gözlerimizde şekillenir, başlar. Yeter ki bakmasını bilelim.

Mırlama, keşif amacıyla yapılan yolculuk:
Amerika'da Köpüren isimli bir dergi araştırma amacıyla bir ses CD’si hazırlamış. Bu CD’de fonda müzik olmaksızın sadece kedi mırıltıları varmış. Bunları test amacıyla 250’nin üzerindeki okuyucusuna ve web gezginlerine göndermiş ve dinlemelerini istemiş. Gelen sonuçlarda bazıları normal olarak nitelemiş. Ama 30 kadarı can kulağı ile dinlediği için çok etkileyici sonuçlar bildirmişler. Bazıları;
- Gerçekten uykuya dalmama yardımcı oldu.
- Kedi mırıltısının bilindik sesi zor yaşam koşullarında bile ayırt edilebilecek kadar dikkat çekiciydi gülümsedim.
- Sanki derin bir mor ışığın etkisi altında kalmışcasına gevşedim.
- Acil ve fark edilebilir derecede streste azalma.
- Ellerimin ve ayaklarımın içlerinde karıncalanma gibi bir rahatlatıcı bir enerjinin dolaştığını hissettim.
- İlk 15 dakikadan sonra derin ve rahat bir solunum, kendimde bir hafifleme hissettim.

Derginin bu sonuçlardan sonra okurlarına önerisi kedi seslerini düşük volümde dinlemeleri, mümkünse kulaklıkla dinlemeleri şeklindeydi. Ayrıca araba kullanırken, dişleri sıkarak dinlenmemesi gerekir deniyordu. İstenilen sonucun alınması için sanki ortamda bir kedi varmışcasına sakin – sessiz bir ortamda dinleyin şeklinde öğütlüyorlar. ”Uzanın bir kanepeye, rahatlayın, dinleyince gevşeyeceksiniz. Onun mırlaması, senin karışık olan aklını düzeltecek, sukunetini sağlayarak rahat ve huzurlu bir uykuya götürecektir" deniyor dergide, ayrıca veri toplamak için önerilerimiz doğrultusunda CD’yi dinleyin ve sonuçları lütfen bildirin gibi bir not da var.

Veteriner Hekim M. Hakan Boyar

2005 Yılında hazırladığım bir yazı...




Cuma, Mart 12, 2010

Ana yüreği

TFMD'nin seçtiği yılın en iyi basın fotoğrafları


Yılın serbest fotoğrafı birincisi "Ana Yüreği" isimli fotoğrafı ile Anadolu Ajansı muhabiri Hakan Şahin oldu.

Cuma, Mart 05, 2010

Az sonra öleceğim...

Az sonra öleceğim...




Son bir kez daha bak gözlerime

Boşluğa diktiğime bakma görür seni gözlerim

Az sonra öleceğim

Son bir kez daha gözgöze gel benle,

Son bir kez bakışlarımızla konuşalım

Az sonra

Çok uzaklara bakarmışçasına bir noktada takılıp kalacak sarı_ela gözlerim

Sen en çok gözlerimi,bakışımı severdin,biliyorum..

Bir de asilliğimi..

Bir de sakinliğimi..

Şimdi daha da sakinleştim di mi?

Zaten üzdüm bi de yormak istemem seni..

Az kaldı,birazdan öleceğim

Ne telaşım kalacak,ne ortada dolanan ilaçlarım ..



Sahi bu ilaç lekeleri çıkar mı bu bebekli battaniyeden???



Son bir kez gözgöze gel benimle



Az sonra öleceğim..

Son bir kez kucakla beni

Sıcaklığını özleyeceğim

Ama en çok sen özleyeceksin beni okşamayı,biliyorum..

Kadife başımı öpmeyi özleyeceksin..koklamayı...

Patilerimi göğsüne dayayıp oturduğum anları hiç unutma

Unutma o anki mırıltılarımı,mutluluğumu,

Mutluluğumuzu...



İstersen son bir defa okşa tüylerimi

Son bir defa tüylerimin rengini kazı aklına

Bak,başımın üstüyle kulaklarım renkli benim,

Kuyruğum bi de

Bi de sırtımda tarçın rengi bi leke var

Diğer yerlerim bembeyaz,unutma

Unutma tüylerimin rengini

Karnım ilaçlardan,kandan böyle kırmızı..

Çok kirlendim

Nolur beni böyle hatırlama e mi

Ben hep temizdim biliyorsun

Titiz kızım derdin bana ya zaten

Beni hep temiz hatırla...



Az sonra öleceğim

Son bir defa öp beni,

Ben senin çeneni yalayamam,hiç takatım yok

Ama ben seni,sizi çok sevdim minicik kalbimle,bunu unutma..



Az sonra öleceğim

Son kez tüylerimin arasına burnunu göm,kokla beni..

Hala mis gibi kokuyorum bak!!!

Ben senin kokunu hiç unutmam,sakın korkma..

Son kez kavra yumuşacık patilerimi,

Bi de en çok patilerimin altındaki tüyleri severdin sen sahi

Tut,öp patilerimi istersen bak üşümüşler

Sıcacık avuçlarının arasında son kez okşa

Battaniyelerin içinde bebekler gibiyim

Biraz küçüldüm mü ne?

Ben eski ben değilim...

Karnımda boydan boya dikiş izleri..

İlaçlar yapış yapış yapmış

Kanlar bulaşmış o ipek tüylerime

Gücüm olsa yalar temizlerdim biliyorsun,

Yine de sen beni temiz hatırla..



Az sonra öleceğim

Beni dokuz yıl besledin,minnettarım

Ama ben kısacık hayatımı size adadım,bunu unutma..



Az sonra öleceğim

Nolur üzülme,aklım sende kalmasın

Hayat dediğin kısacık işte

Ben benimkini yaşadım,bitti..

Biliyorum,daha erkendi

Ben de beklemiyordum henüz ölmeyi

Ama ölümler hep erken gelirdi di mi?



Az sonra öleceğim

İçim rahat gidiyorum,yalnız değilsin

Tarçın,Mahzun,Beyaz,İpek,

Yalar temizlerdim,koynumda uyuturdum hepsini,

Üzerlerinde kokum kaldı benden hatıra...

Sana bensizliği unutturabilirler mi bilmiyorum

Ama onları okşarken de beni hatırla...



Az sonra öleceğim

Ben sizle çok mutlu yaşadım

Ne yatağını,ne yastığını yasaklamadın bana,daha ne olsun..

Ne de sevgini

Ne döktüğüm tüyler battı gözüne,ne saçtığım kumlar

Beni sevdiğin için seni suçlayanlara hiç aldırmadın..



Beni kimse senin kadar sevemezdi,bunu biliyorum

Hatırlıyor musun kucağına geldiğimde okuduğun gazeteni bırakırdın,

Ördüğün örgüyü

Sigaradan nefret ederdim ben,

Sigaranı bile söndürürdün bazen,yeni yaktığın halde..

Ben yatmak için seni beklerdim sabırla,

Sen beni göğsüne alırdın sevgiyle.

Ne zaman sevgini istesem verdin bana,sakınmadın..

O sıcak geceleri hiç unutmam ben..

Sen de unutma



Az sonra öleceğim

Sana resimlerden gülümseyeceğim artık

Belki bakamayacaksın,için kanayacak gözlerime bakarken

Pişmanlıklar yaşayacaksın benden yana,

Acabalar,keşkeler

Bunu yapma...



Beni hepten kaybedeceğini bilseydin kıyamazdın biliyorum

Ama acılar içinde ölmemi istemedin sen

Doktor amcalara beni teslim ederken korkudan ben titrerken

Sen ağlıyordun...

Gördüm,en son göz yaşların kaldı aklımda.

Bi de telaşın..



Dışarıda yağmur yağıyordu

Sen üşüyordun

Ben korkuyordum

Yapayalnızdık ikimiz,

Bir sen vardın kocaman hastanede bi de ben

Bir de aramızdaki kocaman sevgi

Bir de hissettiğim o kocaman acılar vardı...



Ameliyatım bitince yağmur dindi..

Ama acım dinmedi.

Bunları üzül diye söylemiyorum,

Kader işte,

Ne olur kendini suçlama...



Sen beni sevdiğinden canımı yaktırttın biliyorum

Hiç aklımıza gelmemişti böyle olacağı,artık ağlama...

Yoksa hiç kıyar mıydın bana??..

Bir gün kaybolmuştum,hatırlıyorum da

Delirecek gibi oluşun,perişanlığın..

Beni bulduğunda sarılmandan anladım kalbindeki yerimi..

Ne çok sevildiğimi bi daha anladım...



Yine gidiyorum

Ama bu sefer döner diye boşuna umutlanma...



Az sonra öleceğim



Son kez beni balkona çıkar,günbatımını göster bana..



Pötibör bisküviyi çok severdim,biliyorsun

Çayın yanında her bisküvi yediğinde,

O vanilya kokusunda

Beni hatırla..



Az sonra öleceğim

Acı miyavlamalar bırakacağım kulağına son kez,hazır ol..

Belki hatırlamak istemeyeceksin ama

Sana veda inlemelerim onlar,bil ve korkma..

Kedilerin vedası öyle olur işte

O zaman minik bedenime son kez sarıl,beni sensiz bırakma..

En son sıcaklığın kalsın üşüyen bedenimde

Bir de burnumda kokun..

Gittiğim yerde çok ihtiyacım olacak

Sımsıcak sarıl bedenime,artık canım yanmaz,korkma..



Az sonra öleceğim

Artık hayalinde sev beni,

Ben seni orda bekleyeceğim

Unutma...



Az sonra öleceğim

ELVEDA...
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Kedisini kaybeden bir dosttan...
Kaynak:
http://www.mihav.com/forum/kediler-genel/kedisi-icin-siir-mutlaka-okuyun-aglicaksiniz-12542/

Cuma, Aralık 25, 2009

Efe nin Köşesi / 25.12.2009

Image and video hosting by TinyPic

Efe nin Köşesi

Image and video hosting by TinyPic

Cumartesi, Aralık 13, 2008

Süt Anne

Güneş gibi içinizi ısıttı değil mi?

Pazar, Ekim 14, 2007

AB Veteriner Hekim Platformu







http://www.abveteriner.org/

AB Veteriner Hekim Platformu

Platformumuzu ziyaret etmek için logomuzun hemen
altındaki link e / bağlantıya tıklayın lütfen.

Perşembe, Ekim 11, 2007

Kedinin nefesi


Çoğu sabah aynı yerde karşılaşıyorduk. Elinde torba ile görününce mahallenin kedileri ayağına üşüşüyordu. Yaşlıydı ağır adımlarla yürüyordu. Banklardan birine oturup torbasından çıkardığı yoğurt kabına getirdiği mamaları döküyor, bekliyor ve boş mama kabını alıp geldiği gibi ağır adımlarla uzaklaşıyordu. Kediler iştahla karınlarını doyuruyor, pek kavga da etmiyorlardı.

Onlar Bakırköy Tren istasyonunun üstgeçidinin kedileriydi. Çoğu kez geçidin kitapçılarına ve müşterilerine sürünürken veya kitapların üstünde miskince yatarken görürdük onları. O yaşlı bey amcanın kitapçıların tezgahlarını açmadığı sabahın erken saatlerinde gelmesi gündüz pek ortalarda görünmemesi dikkatimi çekmişti. Kitapçılar da tanımıyordu. Pek konuşmadığını, hatta asık suratlı olduğunu ama her sabah gelip kedileri besleyip ortalığı temiz bırakmaya özen göstererek gittiğini anlatmışlardı.

O sabah daha da erkenciydim. Geçidin banklarından birine oturmuş kedilerle vakit geçiriyordum. Çoğu sabah mahmurluğu içindeydi, yüz vermiyorlardı. Oyuncu olan kardeş iki yavru tekir kedi alt alta üst üste boğuşuyordu. Bizim yaşlı bey amcanın her zamanki gibi ağır adımlarla geçidin merdivenlerinde görünmesiyle kedilerin ilgisi ona yöneldi. Miyavlama sesleri arasında gülümseyerek “durun acele etmeyin, hepinize yetecek kadar mama getirdim, sakin olun, kavga istemem” diyerek yanımdaki banka oturdu ve çıkardığı yoğurt kabına döktüğü mamaları kedilere uzattı.Bankın diğer ucuna oturup selamladım. Konuşmak istemiyor gibiydi.

Hayli tüylü iri olan tekir kedi azıcık atıştırıp bey amcayla aramıza girdi. Kendini sevdirmeye çalıştı. Karşılık görünce kucağına çıkıp yayıldı. Makara çekme dediğimiz hırıltısını uzaktan bile duymak mümkündü. Keyifle kuyruğunu sallıyor ve boynunu uzatıp okşatıyordu. İlgilendiğimi görünce kafasını okşadığı tekiri işaret edip “Bu en yufka yüreklisidir. Annelik işte, yavruları karınlarını doyurmadan mamasını yemez, bekler. Bazen ona mama kalmayacağını da bilir ama yine de önce yavruları doysun ister.“ dedi.

Bu sözlerden cesaret alıp kendimi tanıttım. Uzun süredir onu izlediğimi, düzenli olarak her gün kedilere mama getirmesinin dikkatimi çektiğini söyledim.-Aslında bunlar rahmetli eşimin kedileri. O gelir beslerdi, ölmeden bana emanet etti. Hasta yatağında “Mezarıma çiçek koymanı, dua okumanı istemem. Kedileri besle onların duaları bana ulaşır” demişti.

Gücüm yettiğince her sabah geliyorum buralara. Bana da hareket oluyor, hiç olmazsa giyinip evden çıkıyorum.-Kedileri seviyorsunuz anlaşılan.-Hiç sevmezdim. Hatta eşimin kedilere olan düşkünlüğü yüzünden arada hırlaştığımız bile olmuştur. Kedinin nankör hayvan olduğunu düşünenlerdendim. Bu arada kediler biri birini iteleyerek mama kabından nasiplenmeye uğraşıyordu. Koca kafalı siyahlı beyazlı erkek kedi hır çıkaracak gibi olunca diğerleri onu susturdu. O da kopardığı mama parçasını alıp karşıdaki bankın altında yemeğe devam etti.

Bizimki Bakırköy'ün yerlisi olduğunu, uzun yıllar çarşıda mühürcülük yaptığını, matbaaların işe el atması ile dükkanı kapatmak zorunda kaldığını anlattı. Uzaklara doğru dalgın bakarak elini sallayıp iç çekti. -O zamanlar damgacı derlerdi bizlere.
Çarşıda yan yana bir kaç küçük esnaf aynı işi yapardık. Ekmeğimizi çıkarırdık. Aynı kaptan beslenen bu kediler gibi kavga da etmezdik, iyi arkadaştık. Dükkan önünde tavla oynadığımız olurdu, çayına. Şimdi ne o muhabbet kaldı ne de o insanlar. Önce çarşıyı yıkıp yeni baştan yaptılar sonra el emeği gerektirmeyen silikon mühürler çıktı. Kimse lastik mühür yaptırmaz oldu. Matbaalar üstlendi bizim işi. Pek çok esnaf gibi bizler de kapattık dükkanları.

-Peki sonra başka iş yapmadınız mı?-Dedim ya, ne çarşı kaldı ne çarşının esnafı ne de insanlar. Hepsi birden yıkılan çarşıyla gidiverdi. Artık başka muhitlerin insanlarına hizmet ediyor yeni çarşı. Bizleri tanıyan eden bile kalmadı. Bu yaştan sonra işsiz kalmak, özellikle yaptığın işin çaptan düşmesi ile gözden yitmek de cabası. Bir de hanımın hastalığı girince araya, tutunamadım. Bir tür zorunlu emeklilik bu benim yaşadığım.

Karnını doyuran kediler kitapçı tezgahlarına yayılıp yalanmaya başladılar. Bizimki mama kabını torbaya koyup ağzını bağladı. Kucağındaki tekir kedi yine aç kalmıştı ama inmeye de niyeti yoktu. Sevgiyle sırtını okşadı kedinin.

-Gerçekten hiç sevmezdim kedileri. Karnını doyurduktan sonra yüzüme bakmadan arkaların dönüp gitmelerine, seslenince gelmemelerine sinir olurdum. Ama bu tekir kedi çözdü kalbimin mührünü. Sevilmeye alışmış ama sevmeyi bilmeyen çocuk gibi biri olduğumu eşim söylerdi de anlamaz, kızardım.
Mühürcülük yapa yapa kalbimi de mühürlediğimden yakınırdı rahmetli. Ben de ona “yine çenen düştü, senin de ağzını mühürlemek lazım” der atışırdık. Gözleri dolmuştu. Başını önüne eğip kucağındaki tekir kedi ile ilgilendi.

-Bu tekir ne yaptı da çözdü kalbinizin mührünü? Nasıl sevebildiniz kedileri?

-Rahmetlinin vasiyeti olmasa fikrimi değiştireceğim yoktu. Sanırım bu yüzden emanet etti bana bu kedileri. Onlara bakıp aslında onlara benzediğimi, nankörlük edip sadece sevgi ilgi bekleyen çocuk gibi olduğumu görmemi istedi. Kedilerin o sevgi dolu sakin nefesini, kulağımın yakınında hissedene kadar hiç sevmezdim bu nankör hayvanları. Aslında onlara ne kadar benziyormuşum. Bunca nankörlüğüme aksiliğime rağmen rahmetli severdi, çok severdi beni.

Bir kediyi sever gibi karşılık beklemeden, sadece kedi olduğu için severdi. Bense şu karşıda bankın altında oturan hain erkek kedi gibi huysuzluk eder dururdum. Bu tekirin anaçlığı, uysallığı, ilgisi çözdü yüreğimin mührünü.Kucağındaki tekir kedi iyice yayılmış uyumaya hazırlanıyordu.

Üstgeçidin kitapçıları tezgahlarını açıp rafları düzenlemeye başlamıştı. Bizimki kucağındaki tekiri yavaşça oturduğu yerin yanına bırakıp ayağa kalktı, pardösüsünü düzeltti. Gelirken ilgiyle karşılayan kediler bu kez onunla ilgilenmedi. Eliyle selam verip sağlıklı günler diledi, çarşı caddesine doğru ağır adımlarla yürüyerek gözden kayboldu.

Güneş sıcak yüzünü göstermeye başlamıştı. Kediler kitapların üzerinde yalanmalarını sürdürüyordu. Yavru kediler buldukları plastik parçasını yuvarlayıp neşeyle oynuyor, kitapçılar tozlarını aldıkları kitapları raflara diziyordu. Geçidin sakinleri sıcak geçecek bir sonbahar gününe daha hazırlanıyordu.

Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri@e-kolay.net

www.ekolay.net/saglik/haber.asp?PID=656&HaberId=507039

Yazarı, Dr. Mehmet beyi sevgiyle selamlıyorum, gönlünden kedi sevgisi eksik olmasın...

M.Hakan Boyar

Cumartesi, Haziran 17, 2006

Giz Dolu Kedi Patileri

Giz Dolu Kedi Patileri...Şebnem Tirkeş – Bütün Dünya
http://www.butundunya.com/ Haziran 2006


2006Yaşamımda hiçbir zaman, bir yere ait olmayan, insanlar tarafından zorlanmadıkça yer değiştiren, avlanmak için bile kendisine edindiği çevrenin çok dışına çıkan bir kedi görmedim. Güçsüz kedi de görmedim, tırnaklarını devamlı bilemeyen kedi de görmedim. Evlerde beslendiklerinden çocukların çizilmelerini engellemek için anne ve babalar kedilerin tırnaklarını kestirseler de, aynı kedilerin, salondaki koltuklarda, halılarda tırnaklarını tekrar sivriltmeye çalıştıklarını gözlemledim hep...Başka bir kedi saldırdığında “Annneee” diyerek kaçan bir kedi ne duydum, ne de gördüm.Hoşlanmadığı bir şeyi sırf başkası istiyor diye yapmaya çalışan kedi de görmedim hiç...Ayrıca hangi yaşta olursa olsun, yuvarlanan bir şeyin arkasından koşmayan, eğlenmesini bilmeyen, bir basit top atılsa, muzur muzur “Kim bana oyun hazırlıyor şimdi?” diye bakmayan kedi de yok belleğimin herhangi bir köşesinde...Kırk yaşıma değin tanıdığım tüm kediler, kendilerini hep, çok sevdiler. Yalnızca kendilerini sevmekle de kalmadılar; istedikleri anda, istedikleri kişiye, “istedikleri kadar” kendilerini de sevdirdiler. Hayvan fobisi olan kişiler dışında siz hiç, sevimli sevimli “mırrrr” diyerek bacaklarına sürünen bir kedinin tüylerinin arasından elini geçirmeyen bir kişi tanıyor musunuz?İnsanlarda da ruhsal özgüven, rahatlık ve başarılı bir kişiliğe sahip olmanın yolu, sevgi ve kendini değerli bulabilmeye bağlıdır. Sevebilmek ve sevilebilmek için de kişi, önce kendini sevmelidir, önce kendini değerli görmelidir.Kişiler, kedilerin ruhsal dünyasında yaşayabilselerdi, hiç kuşku yok, kendilerini daha çok sevebileceklerdi, daha özgüven-li olabileceklerdi. Bir kedinin kendine özgü dünyasının penceresinden göz attığınızda, o kedide o denli imrenilecek bir kişilik bulacaksınız ki...Kedinin, her şeyden önce kendisini sevdiğini göreceksiniz, onun özgüvenine tanık olacaksınız.Kedinin yaşamının tümüyle kendine ait olduğunu da, onun sınır tanımayan bir özgürlük içinde olduğunu göreceksiniz.Gücünü de, bu gücü beslemek için çevresindeki hiçbir canlıyı sömürmediğini de gözlemleyeceksiniz.
Bilmiyorsanız, onu dikkatle izleyince öğreneceksiniz: Kedi cesurdur; fakat gerekmedikçe cesaretini sergilemeyecek denli onurludur. Kedi eğlenir; ama kendi istediğinde ve kendi istediği kadar eğlenir.Kedi karar verendir; hiçbir şey için kendisini zorlamaz.Kedi kendisini kandırmaz; olanı olduğu biçimde “şimdi” gözüyle görür.Kinci değildir; ama gerektiğinde tavır koymaktan çekinmez.Kedinin tercihleri nettir; pazarlık etmez, bırakır, uzaklaşır.Kedi, yavrusunun haricinde kimseye, kendisi doymadan lokmasını vermez.Beden diliyle de olsa “Hayır” demesi gereken yerde ve gereken kişiye bu sözcüğü kesinlikle söyler. Kendi sınırlarını korurken başkalarının sınırlarına saldırmak gereksinimi duymaz.Ne istediğini de bilir; kafası karışmaz, yalnızca başarılı bir biçimde “şimdi”yi yaşar.Öteki seçeneklerin hep ayırdındadır ama onları ancak, gereksinim duyduğunda değerlendirir.Yani psikologların, “Sağlıklı, mutlu, özgüvenli, yeterli bir kişi olmak için” hastalarına verdikleri reçetelerin tümünün özetidir kedi.İşte bildiğimiz bu kedi, “Psikanalizde kedi teoremi” olabilecek denli güzel bir örnektir kişiler için...Kulaklarımıza gelen her “miyav” sesinin arkasında gerçekte, mutlu, huzurlu, özgüvenli bir insan yaşamı gizlidir.Bu giz, kediciğin küçücük patilerinin içinde saklıdır. Ve o patiler kişinin yüreğinde oluşmaya başladığında, bilin ki ileride daha sağlıklı kuşaklar gelecektir yeryüzüne...Kulaklarınızdan hiç eksilmesin “miyav”lar...•
Bizler için çok özel bir yazı olmayabilir ya kedilere uzak olanlar için pet dergisi olmayan bir yayında, bu yazı çok önemli. Kim bilir onlara başkalarının da kalbi biraz olsun ısınır, en azından bizleri, kedilerimizi daha hoş görürler. Kendi adıma sayın Şebnem Tirkeş'e teşekkür ediyorum
Veteriner Hekim
M. Hakan Boyar
İzmir

Salı, Mayıs 09, 2006

Tuvalet Sorunu

Merhaba Hakan Bey,
Benim kedim henüz 10 aylık.sorunum ise bugünlerde kedim tuvaletinin dışında evin bazı yerlerine çişini yapıyor.bu durumu çiftleşme isteğiyle bağdaştırdık ancak bu durum biraz rahatsız edici tahmin edrsinizki.merak ettiğim şu ki eğer kedimi kısırlaştırırsam bu sorun çözülürmü ve kısırlaştırmadan sonra koltukları tırmalaması azalırmı.kısırlaştırma çok büyük bir sorumluluk ve vicdanen rahatsızlık verici sizce ne yapmalıyım..ilginize şimdiden teşekkürler...

Merhaba Zeynep Hanım ;
Eğer kediniz erkekse ,idrar değilde sperm püskürtüyorsa kısırlaştırmak kesin çözüm.Operasyon sonrası dolaşım sisteminde kalan erkeklik hormonu nedeniyle bir kaç gün daha aynı yaramazlığı yapar.
Tırmalamaya gelince , tırmalamanın epeyce nedeni var sözü uzatmadan bir kaçını sıralayacağım:
- Bölgesini işaretlemek için
-Sıkıntının dışa vurumu ( tepkisel ,kızgınlık belirtisi )
- En doğal ve masum olanı da tırnaklarını törpüleme arzusu.
Operasyon zor bir karar değildir. 10 aylıksa anatomik ve psikolojik olarak hemen hemen olgunluğa erişmiş demektir.Onun ve sizin daha fazla sıkıntı çekmemesi için kısırlaştırılmalı. Siz onu kısırlaştırmaya kesin karar verip götürünceye kadar yardımcı olabilecek önerilerim. Çiş yaptığı yada püskürttüğü yerleri silin, temizleyin ( çamaşır suyu ile değil ) Alüminyum folyo ile örtün. Tırmalama büyük olasılıkla tırnaklarını törpüleyebilmek için.Ya bir tırmlama platformu alın yada bir ağaç kütüğünü selulozik vernikle vernikleyip kuruduktan sonra ona sunun eşyalarınız kurtulacaktır.
Kolay gelsin.
Her şey güzel olacak ,endişelenmeyin.
Yaşam kedilerle güzel düşüncesine inandığınız için bir kediyle yaşamı paylaşıyorsunuz !
En içten sevgilerimle
M.Hakan Boyar
Veteriner Hekim

Isıran Kedi

Soru : Kedimi 3 haftalıkken buldum. Şimdi 4 yaşında. Çok güzel ve harika bir kedi. Hep çok oyuncu ve ilgi isteyen bir kediydi. Onunla hemen hemen hergün oynuyorum ama yetmiyor. sabah ben evden iş için ayrılırken çok üzülüyor. akşam beni büyük sevinçle karşılıyor ama oyuna başladığımızda bütün hırsını benden çıkarıyor. ısırmalar, tırmalamalar.akşam eve geldiğimde başka bir şeyle ilgilenmeme tahammül edemiyor.cd kutusu/cep telefonu elimi neye uzatsam, önce bağırıyor sonra da hırsla elimi ısırıyor. kızamıyorum çünki neden yaptığını anlayabiliyorum. Tahammül edeceğini bilsem arkadaşlık etmesi için bir kedi alacağım ama bunu denemek için sokaktan eve(asla dışarı çıkmıyor) bir kaç defa kedi getirdim ve hepsinden nefret etti. Ona bir arkadaş almak istiyorum ama anlaşabileceklerinden nasıl emin olabilirim? Büyük ve yalnız kedilerin asla yeni bir kediye alışmadığını duymuştum. bu doğru mu?ona bir kedi arkadaş alırsam sorun daha büyük ve feci bir hale döner mi? Teşekkürler. D.S.

Sevgili D.S ; öncelikle evde yeni bir kediyi kabul etme şansı az yada şöyle söyleyeyim siz sanırım çalışıyorsunuz onları birbirlerine alıştırma sürecini evde geçirme şansınız yok.Bu yüzden felaket sonuçlar doğuracak böyle bir girişimde bulunmayın hem o hemde yeni gelen kedi üzülmesin. Size bir kaç soru soracağım ,sizden gelen karşılıklara göre yine soru yöneltebilirim. Bu sorularımın amacı kedinizin durumunu anlayabilmek içindir.Eğer yazışmaktan sıkılacaksanız, www.kedimveben.com sitemizdeki yazılarımı inceleyin ( kediterapisti linkine tıklayın) Sorularımı özel hayatınıza karışma olarak algılamayın lütfen !
Ben yazışacağımızı düşünerek sorularıma başlıyorum :
(Satır-Soru aralarında boşluk bırakıyorum oralara yazın lütfen. )

Öncelikle sevgi açlığı çektiğini düşünerek vicdan azabı çekmemenizi öneririm.İnsanlarda olduğu gibi kedilerinde eşref saatleri olabileceği gibi eş.. saatleride olabilir.Kedilerde sevgi arsızı olabilirler.

Onunla oyun şekliniz nasıl ?[D.Şahin] Attığım fareyi geri getirme- Balık oltası yakalama- (duran oyuncaklarla pek oynamıyor) Ama en sevdiği oyun : Kaçıp benim onu kovalamamı bekler.Ya da evin içinde saklanıp onu bulmamı sonra da benim saklanmamı ve beni evin içinde aramayı ister. Saklandığı zaman tuhaf bi miyavlama yapıyor. çağırır gibi. bu oyunu yapmadığım zamanlarda duvardan sekerek (1 metre kadar duvara tırmanıp atlyarak) dikkatimi çekmeye çalışır. saatlerce durup bana bakıyor. oturduğum yere arkasını dönüp öylece duruyor.. Tabi oyunda onu yakaladığımda veya fareyi getidiğinde ben de onu sevmeye çalışıyorum.o oyun istiyorsa ben de onu sevmek istiyorum ama bi türlü anlaşamıyoruz. çok yormamışsam her seferinde ısırır veya tırmalar. eğer çok yorulmuşsa(artık nefes alamayacak kadar) o zaman sevmeme izin verir.(çok kısa bi süre)

- Evinizde son zamanlarda bir değişiklik oldu mu ? ( Yeni eşya , misafir , gerginlik ) [D.S.] Yeni eşya ve misafir olmadı. BAzen annem bende kaldığında bundan ekstra mutlu olur. Annem onunla oynamıyor ama o dönemlerde kaprisli tavırları azalıyor. Gerginlik derken..bağırış ve gürültü olmaz ama benim ekstra gergin bir insan olduğum kesin. bazen benim içimi okuduğunu ve bu gerginliğin ona bulaştığını düşünüyorum.

- Kediniz 4 yaşında ne zaman bu sorunlu tavırları takınmaya başladı ? [D.S.] Hep böyleydi.Sadece son zamanlarda ben daha zor dayanabiliyorum. Daha önce kedi bakan arkadaşlarım biraz garip buluyorlar her elimi uzattığımda veya uzattıklarında tırnak çıkarmasını veya sevilmekten hoşlanmamasını.

- Günlük oyun süreniz ( aşağı yukarı ) ? [D.S.] haftasonları sürekli etrafımda dolaştığı için parça parça sürelerde toplam 1 saate yaklaşabilir. Hafta içi 10 dakika. Bazı akşamlar hiç.

- Mama yada kum değişikliği oldu mu ? [D.S.] Hayır.

Onda bir takım takıntılara neden olabilecek bir davranışınız oldu mu ? [D.S.] takıntı? Bilmiyorum ki. İlk geldiği zamanlar gece kalkıp 3 de bile onunla oynardım. Bu 6-8 aylık olana kadar böyle devam etti. sonraları işim ve günlük uğraşlar sebebiyle oyun istediğini bildiğim halde oynamadığım zamanlar oldu. bir de dolabı açtığımda sosis filan vereceğimi bildiği için dolap açılma sesine tok olsa bile koşarak ve seslenerek gelir. bir de sabahları ben yüzümü yıkarken elimden su içme takıntısı var sanırım. Sokağa çıkmaktan çok korkuyor ama her seferinde onu aşıya ben götürüyorum. dehşet anları. taşıma kabını görünce nevrimiz dönüyor. 3 gün önceden ruhen hazırlanmam ve çok kalın bişiler giymem gerekiyor.

Azarlama ,hafifte olsa fiske vurma gibi bir tepki verdiniz mi ? [D.S.] annem çok azarlar (yapma, hayır, çıkma oraya vs) ama asla vurmayız. annem azarladığında genelde kedim de onunla konuşur. (meydan okur ya da sakin sakin soru sorar gibi )ama ben bundan iki hafta kadar önce koluma atladığında ve tırnakalrını geçirip ısırdığında ilk kez çok sert tepki verdim ve ittim.o da yere çarptı.çok korktu. Annem olayı gördüğü için endişe etti kedimveben sitesini de o bulup bana tavsiye etti . bazen durup dururken meydan okuma sesleri çıkarmaya başlıyor. annem varsa ona sesleniyorum. annem gelip hayır, yapma diyor..ama işe yaramıyor. çünki ben gayri ihtiyari bu meydan okuma sesine kızım ne oldu diye seslenerek veya ona dokunarak karşılık veriyorum her seferinde aynı aptallığı yapıyorum ama biliyorum işe ayramıyor ve korkunç hüsran oluyor durum. Sadece hadi kızın yakala beni diye koşturmaya başlarsam sakinleşip oyuna başlıyor oyun bittiğinde de normale dönüyor. Ama bunu her zaman yapamıyorum ki.

Kısırşaltırıldı mı ? Kısırlaştırıldı ise ne zaman ? Daha önce cinsiyeti neydi ? [D.S.] Dişi. Kısırlaştırma kararı alamadım henüz.

Bu sorularıma verceğiniz karşılıklardan sonra size bazı önerilerim olacak onları uyguladığınızda büyük olasılıkla sorun çözülecek. Ancak vereceğim programı 5-6 hafta uygulayacaksınız.Sonuçta yumuşacık bir kediniz olacak. [D.S.] Gerçekten mi? Bu harika olur. Bazen annem olmaz böyle kedi diyip üzülüyor. kendisini asla sevdirmez sadece o istediğinde gelip omzumda purlar ve istemediğinde asla dokundurmaz. Anlamıyorum beni sevdiğini ve düşkün olduğunu biliyorum ama asla ben istediğimde onu sevmeme izin vermiyor.

Bekliyorum. [D.S.] Çok teşekkürler. Eğer dediğiniz gibi kedim yumuşacık olursa size nasıl teşekkür edeceğimizi bilemiyorum.Birşeyleri yanlış yapıyorum ki o da mutsuz oluyor ben de. Ama bir türlü bulamıyorum neden diğer arkadaşlarımın kedisi gibi olmadığını. Belki onu hiç sevmeye çalışmamalıyım ama o zaman neden hiç sevmediğim zamanlarda ayağımın dibinden ayrılmıyor anlamıyorum. bazen elimde ya da tenimde hoşuna gitmeyen bir koku ya da bişi olduğunu düşünüyorum. ama o zaman onu sevmeye çalışan arkadaşlarıma farklı davranması gerekirdi. Kısacası ona tırnakları içerdeyken sadece uyurken dokunabilir.
Kucağıma almamdan ekstra hoşlanmıyor.şımarık miyavlama veya saldırı kıhlaması sesi çıkarıyor. Asla vahşi bir hayvan gibi kimseyi ısırmaz buna eminim ama o sesi çıkarıyor yine de. Bilemiyorum.

En içten saygılarımla [D.S.] Çok sağolun ve iyi çalışmalar ve iyi haftasonları.

Hakan

Selam, ayrıntılı bilgileri büyük bir içtenlikle verdiğiniz için teşekkür ederim.Hafta sonu net'e pek girmiyorum.O yüzden büyük bir duyarlılıkla verdiğiniz açıklamaları anca değerlendirebileceğim. Öncelikle O çok şanslı sizin gibi bir dostu olduğu için. Sanırım bastırılmış, yaşanmamış cinsel dürtüler biraz hakim.Ötesinde kişiliğin parçaları dediğimiz mizaç ve karakterde önemli.Birisi genetiktir diğeri edinsel.İkisi birleşir kişiliği oluşturur.Sizin çocuğunuz biraz sert kişilikli , edinsel davrnışların bir parçası sizinle oyun alışkanlıkları. Anlatmışınız ta bebekken gece geç saatte kalkıp onunla oynadığınızı ,şimdi bundan yoksun bu bir “yoksunluk anksiyetesi"nin dışa vurumu.Ötesinde size aşırı tutkun ancak mizacından gelen bir sertlik söz konusu.
Hiç anneleri ile oynaşan bebek kedi gördünüzmü ? Annesinin bir yerinden tutar başlar tepinmeye ,annesi canı yandığında onun bu oyununu sertçe sonlandırır. Siz öyle yapmayın diğelim ki zamanınız yada keyfiniz yok , bir kaç tane lastik top edinin o oynamak istediğinde yuvarlayıverin . Yada kedi nanesi topu ( Catnipball ) alın.İçine koyacağınız kedi nanesi ( Catnip ) tohumları onu saatlerce oyalayacaktır. Fazla enerji nin atılması şart ki daha uyumlu davranabilsin. Kötü davranışlarının yerine iyi davranışların konması sistemli ,sabırlı davranışları gerektirir.Sakin olun,sabırlı davranın. Sabah biraz daha erken kalkın 5 dakika onunla oynayın,eve geç bile dönseniz akşam ve gece yatmazdan önce iki kez günde 5 'er dakika onunla oynayın. Yalnız bu sizin av onun avcı olduğu saklambaç olmasın ve ilk haftalarda onu okşamaktan kaçının.Mamayı oyundan sonra verin.Yada çok az sinirlerini yatıştıracak kadar az bir mama servisi yapın bitirdikten sonra size doğru bir hamle yaparsa yanına doğru top yuvarlayın.Birde hayırı öğrenmesi için hâlâ geç değil.Bunun için çalışın, sitemizdeki yazılarımı okuyun.Size bazı ipuçları verecektir. Anneniz sanırım tedirgin ve bu ona karşı davranışlarına yansıyor.Annenizi kendisine karşı bir tehdit unsuru olarak algılayabilir.Siz yokken anneniz ona sevebileceği kedi ödül yiyeceklerinden versin. Bunu bir kaç kez tekrarlasın. Sabrınız ve zamanınız yoksa onu kısırlaştırın süreç birz daha kısalacaktır.Ama kısırlaştırma tek çözüm değil davranış terapisi şart. Sizin gibi kedi dostlarına yardım etmek benim için büyük bir zevk. Her zaman için yazabilirsiniz.Size daha doğrusu ona bir yararım dokunursa büyük mutluluk duyacağım. Onunla, sevgiyle ve hep böyle duyarlı kalmanızı dilerim.
En içten sevgilerimle...
M.Hakan Boyar
Veteriner Hekim

Çarşamba, Nisan 19, 2006

Kedide Huzursuzluk

Merhaba Hakan Bey,

Benim 3 yaşında tekir bi kızım var çok hiperaktif ele avuca sığmıyor ve çok şımarık. Tuvaletini kumuna yapıyor,kumunu sık sık değiştiriyorum ama bazen çişini halıya yapıyor halıyı değiştirdim ama buna engel olamıyorum sürekli yapmıyor dönem dönem yapıyor. Evden dışarı hiç çıkmıyor ama karşı komşunun kapısına oturuyor ve miyavlamaya başlıyor illada oraya gitmek istiyor, (küçük bebek var evde ev sahibi bebeğe zararlı olduğu için istemiyor) eve geri getirdiğimde ise kızıp bana saldırıyor ısırıyor tırmalıyor. Birde uyumak için kuytu yerleri,gardrop üstünü yada karanlık bir köşeyi seçiyor yada saklanıyor arayıp çağırdığım zaman ise hareketsiz kalıyor. Uyku dengesi her zaman aynı olmuyor bazen gece çok uyuyor bazen ise gündüz, gündüz uyuduğu için gece hiç uyumuyor ve bizi uyandırıp oyun istiyor hatta afacan bir çocuk gibi yaramazlık yapıyor. Yanıtlarınız için çok teşekkürler, İyi çalışmalar diliyorum.

Ayşe A.

Kedi Terapisti Vet. Hekim. M. Hakan Boyar'ın Yanıtı
Madde madde çözüm yollarını önereceğim : Halının üzerine ya alüminyum folyo örtün yada hışırtılı naylon poşet bir hafta kadar kalsın. Yada pet shoplarda satılan koku çıkarıcı ( deodorize / antiurin/ veya remove uzaklaştır) bir ürünle halıyı silin lütfen. Karşı komşuya gitmesi istenmiyor / kapı eşiğine sık sık limon kolonyası damlatın. Kedi milleti güvende olmak ister, uyuyacağı yer ve tuvalet yerinden herkesi görmek ister ancak kendisi görünmek istemez.Yüksek yerlere çıkmak istemesi normal.Kedi uyuma ve tırmalama platformunu alabileceğiniz gibi kendinizde yapabilirsiniz. O zaman sorun kalmaz. Gece yatmazdan önce 10 dakika onunla oynayın yorulsun.

Sevgiyle, kediyle kalın ...

Saygılarımla

Vet. Hekim. M. Hakan Boyar
kediterapisti@yahoo.com