Kedi Terapisti Vet.Hek.M. Hakan Boyar

Veteriner Hekim Hakan Boyar, kedilerinizin psikolojik ya da fizyolojik kökenli davranış bozuklukları ile ilgili sorularınızı yanıtlıyor. Sorularınızın bu kapsam içinde olması kediseverler için Veteriner Hekim desteğinin en etkin şekilde paylaşılmasını sağlayacaktır. Anlayışınız için teşekkür ederiz. Sorularınız için kediterapisti@yahoo.com adresini kullanabilirsiniz.

Pazartesi, Ocak 04, 2016



Kediler Nasıl Ölürler?

Her şey bir akşam geç saatte eve gelip kapıyı açtığınızda başlar.
Daha doğrusu kapıyı açmadan.
O akşam belki de ilk defa o tanıdık miyavlamayı işitmezsiniz. Anahtarı çevirirken, içerdeki sessizlik içinize hüzünlü bir tenhalığı bırakıp geçer.

Sanki bir çizik atar. İçinize bir kuşku, ne bileyim anlamını çok sonraları çıkaracağınız bir korku bırakır.
Yanılmamışsınızdır. Kapıyı açtığınızda, o kapkara tüyleri, tüylerin içinden bakan o tanıdık cıvıltılı gözleri göremezsiniz.
Anahtar elinizdeyken, -Kedi- diye seslenirsiniz.
On beş yıl boyunca her -Kedi- deyişinizde koşarak size gelen, cıvıltılı miyavlamalar çıkaran, kuyruğunu hiç bitmeyen mutluluk ritimleriyle sallayan o aile ferdinden yine ses gelmez.
Bir daha, bir daha seslenirsiniz. Zaman zaman yaptığı kaprislerden biri diye düşünürsünüz.
Hayır… Bir tuhaflık vardır. Daha doğrusu sessizliğin dili, size iyi gitmeyen bir şeylerin kötü haberini vermeye başlar.
Kediniz artık hastadır. Hem de yaşlı bir hasta.
Geceleri tuhaf ve acılı miyavlamalarla uyanırsınız. Arkasından kusmalar gelir. En sevdiği yiyecekleri önüne koyarsınız. Başını okşayarak yemesine yardımcı olmak istersiniz.
Nafile…
Ve sessiz günler başlar. Miyavlamayan kedinin suskun bekleyiş günleri.
Geceler zorlaşır.
İşte öyle günlerden birinde kedinizin dolapların altına, karanlık kuytulara, evin dışına kaçmaya çalıştığını fark edersiniz.
Kondurmak istemeseniz de, kediniz artık ölüme hazırlanmaktadır. Aranızda son mücadele başlar.
O kuytulara kaçmak ister, siz ise onu daha çok yatağınıza almaya çalışırsınız…
Ve artık ona serum verdiğiniz bir günün akşamında, o çaresiz gözlerdeki ışık iyice sönmeye başlar.
Onu o gece yanınıza yatağa alırsınız.
-Kedi- diye seslendiğinizde, zorla başını kaldırıp size bakar. İyice küçülmüş yüzünde yine de o tanıdık ifadeyi yakalarsınız.
Sabaha karşı uyandığınızda, onu yataktan atlamaya çalışırken bulursunuz. Daha doğrusu düşmeye…
Kucağınıza alıp aşağıya indirir, büyük bir ihtimamla her zamanki yerine yatırırsınız.
Ardından derin bir uykuya dalar. ‘‘Kedi’’ diye seslenirsiniz. Kafası kalkmaz. Sadece kuyruğunu çok hafifçe sallayıp içgüdüsel bir cevap verir.
-Miyav- sesini işitemezsiniz. Çünkü bütün gücünü, son andaki -elveda miyavlamasına- ayırmıştır.
Kucağınıza alırsınız. Hafif dokunuşlarla başını okşarsınız, okşarsınız. Tıpkı 15 yıldır yaptığınız gibi zamanı durdurmaya çalışırsınız.
Nefes alıp verişleri hafiflemeye başlar.
Sonunda çok derinden, uzaklardan gelen üç küçük miyavlama işitirsiniz.
İşte o elveda miyavlamasıdır!
Vakur ve sessiz veda miyavlamaları ile sizi bırakıp giderler…:'(

Facebook'dan alınmıştır.