Kedi Terapisti Vet.Hek.M. Hakan Boyar

Veteriner Hekim Hakan Boyar, kedilerinizin psikolojik ya da fizyolojik kökenli davranış bozuklukları ile ilgili sorularınızı yanıtlıyor. Sorularınızın bu kapsam içinde olması kediseverler için Veteriner Hekim desteğinin en etkin şekilde paylaşılmasını sağlayacaktır. Anlayışınız için teşekkür ederiz. Sorularınız için kediterapisti@yahoo.com adresini kullanabilirsiniz.

Pazar, Ekim 14, 2007

AB Veteriner Hekim Platformu







http://www.abveteriner.org/

AB Veteriner Hekim Platformu

Platformumuzu ziyaret etmek için logomuzun hemen
altındaki link e / bağlantıya tıklayın lütfen.

Perşembe, Ekim 11, 2007

Kedinin nefesi


Çoğu sabah aynı yerde karşılaşıyorduk. Elinde torba ile görününce mahallenin kedileri ayağına üşüşüyordu. Yaşlıydı ağır adımlarla yürüyordu. Banklardan birine oturup torbasından çıkardığı yoğurt kabına getirdiği mamaları döküyor, bekliyor ve boş mama kabını alıp geldiği gibi ağır adımlarla uzaklaşıyordu. Kediler iştahla karınlarını doyuruyor, pek kavga da etmiyorlardı.

Onlar Bakırköy Tren istasyonunun üstgeçidinin kedileriydi. Çoğu kez geçidin kitapçılarına ve müşterilerine sürünürken veya kitapların üstünde miskince yatarken görürdük onları. O yaşlı bey amcanın kitapçıların tezgahlarını açmadığı sabahın erken saatlerinde gelmesi gündüz pek ortalarda görünmemesi dikkatimi çekmişti. Kitapçılar da tanımıyordu. Pek konuşmadığını, hatta asık suratlı olduğunu ama her sabah gelip kedileri besleyip ortalığı temiz bırakmaya özen göstererek gittiğini anlatmışlardı.

O sabah daha da erkenciydim. Geçidin banklarından birine oturmuş kedilerle vakit geçiriyordum. Çoğu sabah mahmurluğu içindeydi, yüz vermiyorlardı. Oyuncu olan kardeş iki yavru tekir kedi alt alta üst üste boğuşuyordu. Bizim yaşlı bey amcanın her zamanki gibi ağır adımlarla geçidin merdivenlerinde görünmesiyle kedilerin ilgisi ona yöneldi. Miyavlama sesleri arasında gülümseyerek “durun acele etmeyin, hepinize yetecek kadar mama getirdim, sakin olun, kavga istemem” diyerek yanımdaki banka oturdu ve çıkardığı yoğurt kabına döktüğü mamaları kedilere uzattı.Bankın diğer ucuna oturup selamladım. Konuşmak istemiyor gibiydi.

Hayli tüylü iri olan tekir kedi azıcık atıştırıp bey amcayla aramıza girdi. Kendini sevdirmeye çalıştı. Karşılık görünce kucağına çıkıp yayıldı. Makara çekme dediğimiz hırıltısını uzaktan bile duymak mümkündü. Keyifle kuyruğunu sallıyor ve boynunu uzatıp okşatıyordu. İlgilendiğimi görünce kafasını okşadığı tekiri işaret edip “Bu en yufka yüreklisidir. Annelik işte, yavruları karınlarını doyurmadan mamasını yemez, bekler. Bazen ona mama kalmayacağını da bilir ama yine de önce yavruları doysun ister.“ dedi.

Bu sözlerden cesaret alıp kendimi tanıttım. Uzun süredir onu izlediğimi, düzenli olarak her gün kedilere mama getirmesinin dikkatimi çektiğini söyledim.-Aslında bunlar rahmetli eşimin kedileri. O gelir beslerdi, ölmeden bana emanet etti. Hasta yatağında “Mezarıma çiçek koymanı, dua okumanı istemem. Kedileri besle onların duaları bana ulaşır” demişti.

Gücüm yettiğince her sabah geliyorum buralara. Bana da hareket oluyor, hiç olmazsa giyinip evden çıkıyorum.-Kedileri seviyorsunuz anlaşılan.-Hiç sevmezdim. Hatta eşimin kedilere olan düşkünlüğü yüzünden arada hırlaştığımız bile olmuştur. Kedinin nankör hayvan olduğunu düşünenlerdendim. Bu arada kediler biri birini iteleyerek mama kabından nasiplenmeye uğraşıyordu. Koca kafalı siyahlı beyazlı erkek kedi hır çıkaracak gibi olunca diğerleri onu susturdu. O da kopardığı mama parçasını alıp karşıdaki bankın altında yemeğe devam etti.

Bizimki Bakırköy'ün yerlisi olduğunu, uzun yıllar çarşıda mühürcülük yaptığını, matbaaların işe el atması ile dükkanı kapatmak zorunda kaldığını anlattı. Uzaklara doğru dalgın bakarak elini sallayıp iç çekti. -O zamanlar damgacı derlerdi bizlere.
Çarşıda yan yana bir kaç küçük esnaf aynı işi yapardık. Ekmeğimizi çıkarırdık. Aynı kaptan beslenen bu kediler gibi kavga da etmezdik, iyi arkadaştık. Dükkan önünde tavla oynadığımız olurdu, çayına. Şimdi ne o muhabbet kaldı ne de o insanlar. Önce çarşıyı yıkıp yeni baştan yaptılar sonra el emeği gerektirmeyen silikon mühürler çıktı. Kimse lastik mühür yaptırmaz oldu. Matbaalar üstlendi bizim işi. Pek çok esnaf gibi bizler de kapattık dükkanları.

-Peki sonra başka iş yapmadınız mı?-Dedim ya, ne çarşı kaldı ne çarşının esnafı ne de insanlar. Hepsi birden yıkılan çarşıyla gidiverdi. Artık başka muhitlerin insanlarına hizmet ediyor yeni çarşı. Bizleri tanıyan eden bile kalmadı. Bu yaştan sonra işsiz kalmak, özellikle yaptığın işin çaptan düşmesi ile gözden yitmek de cabası. Bir de hanımın hastalığı girince araya, tutunamadım. Bir tür zorunlu emeklilik bu benim yaşadığım.

Karnını doyuran kediler kitapçı tezgahlarına yayılıp yalanmaya başladılar. Bizimki mama kabını torbaya koyup ağzını bağladı. Kucağındaki tekir kedi yine aç kalmıştı ama inmeye de niyeti yoktu. Sevgiyle sırtını okşadı kedinin.

-Gerçekten hiç sevmezdim kedileri. Karnını doyurduktan sonra yüzüme bakmadan arkaların dönüp gitmelerine, seslenince gelmemelerine sinir olurdum. Ama bu tekir kedi çözdü kalbimin mührünü. Sevilmeye alışmış ama sevmeyi bilmeyen çocuk gibi biri olduğumu eşim söylerdi de anlamaz, kızardım.
Mühürcülük yapa yapa kalbimi de mühürlediğimden yakınırdı rahmetli. Ben de ona “yine çenen düştü, senin de ağzını mühürlemek lazım” der atışırdık. Gözleri dolmuştu. Başını önüne eğip kucağındaki tekir kedi ile ilgilendi.

-Bu tekir ne yaptı da çözdü kalbinizin mührünü? Nasıl sevebildiniz kedileri?

-Rahmetlinin vasiyeti olmasa fikrimi değiştireceğim yoktu. Sanırım bu yüzden emanet etti bana bu kedileri. Onlara bakıp aslında onlara benzediğimi, nankörlük edip sadece sevgi ilgi bekleyen çocuk gibi olduğumu görmemi istedi. Kedilerin o sevgi dolu sakin nefesini, kulağımın yakınında hissedene kadar hiç sevmezdim bu nankör hayvanları. Aslında onlara ne kadar benziyormuşum. Bunca nankörlüğüme aksiliğime rağmen rahmetli severdi, çok severdi beni.

Bir kediyi sever gibi karşılık beklemeden, sadece kedi olduğu için severdi. Bense şu karşıda bankın altında oturan hain erkek kedi gibi huysuzluk eder dururdum. Bu tekirin anaçlığı, uysallığı, ilgisi çözdü yüreğimin mührünü.Kucağındaki tekir kedi iyice yayılmış uyumaya hazırlanıyordu.

Üstgeçidin kitapçıları tezgahlarını açıp rafları düzenlemeye başlamıştı. Bizimki kucağındaki tekiri yavaşça oturduğu yerin yanına bırakıp ayağa kalktı, pardösüsünü düzeltti. Gelirken ilgiyle karşılayan kediler bu kez onunla ilgilenmedi. Eliyle selam verip sağlıklı günler diledi, çarşı caddesine doğru ağır adımlarla yürüyerek gözden kayboldu.

Güneş sıcak yüzünü göstermeye başlamıştı. Kediler kitapların üzerinde yalanmalarını sürdürüyordu. Yavru kediler buldukları plastik parçasını yuvarlayıp neşeyle oynuyor, kitapçılar tozlarını aldıkları kitapları raflara diziyordu. Geçidin sakinleri sıcak geçecek bir sonbahar gününe daha hazırlanıyordu.

Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri@e-kolay.net

www.ekolay.net/saglik/haber.asp?PID=656&HaberId=507039

Yazarı, Dr. Mehmet beyi sevgiyle selamlıyorum, gönlünden kedi sevgisi eksik olmasın...

M.Hakan Boyar